7 Ağustos 2012 Salı

Bir Aile Dramı: Elena


Yapım Yılı:2011
Ülke: Rusya
Türü: Dram
Yönetmen:Andrei Svyagintsev
Senaryo: Oleg Negin
Oyucunlar: Yelena Lyadova, Nadezhda Markina, Aleyksey Rozin
Süre:104 dk
Ödüller:Cannes en iyi jüri ödülü




Film, her ne kadar zengin ama bakıma muhtaç yaşlı ve hasta bir adamın(Vladmir) ile orta yaşlarda işinin ehli bir hemşirenin(Elena) iki yıl içinde devam eden bir ilişkinin evliliği ve bu evliğinin etrafındaki gelişmeleri konu edinse de senaryo bundan çok daha güçlüdür. Çünkü evlenen bu çiftimizin karekterlerinin birbirleriyle uyuşmamasından ziyade önceki evliliklerinden olma çocukları işin içine dahil olunca temanın renkliliği de cıvıl cıvıl oluyor.

Elena'nın oğlunun işsiz olması ve eşi hamile olduğu için yardıma ihtiyaçları vardır, Elena'nın torunun üniversiteye kaydını yapması için okula para yatırması gerekmektedir. aksi takdirde  askere alınma ihtimalinin yüksek olması Elena'yı yüklü miktarda para bulması zorunluluğu vardır.
Elena'dan hep para istenilmesi Elena'yı bıktırmış, Vladmir ailesinde olduğu gibi aileye mesafeli yaklaşımını gözler önüne sermiş.


 





Vladmir'in de bir kızı vardır, kendisinden ayrı, baba nedir, aile nedir mutluluk nedir bilmez bir şekilde kaptırmış kendini hayat ırmağına akmaktadır. Karakterlerin soğukluğu farklılıkları son derece düşünmeye değer. Eğer onlarda bir şey eksikse bu "Huzur"dan başka bir şey değildir. Karekterlerin ben de uyandırdığı düşünceler o kadar çok ki sözün bu kadar uzamasının sebebi de onların izleyiciyi nasıl etkilediği ve sarstığıyla paraleldir.

Film her ne kadar drama türünde görünüyorsa da aile sosyolojisi ve psikoloji gibi kavramlar nazarında bestelenmiş. Söz bestelere geldiğine göre filmin müziği insanın vicdanına hitap ediyor bir nevi. Vladmir kalp krizi geçirip hastaneye kaldırıldıktan sonra Elena'nın çocuklarının yanına giderken trende operalarda duymaya alışık olduğumuz müziğin arka fon müziklerine benzer vaziyette çalması adeta tüyleri diken diken edecek mahiyette.



Vladmir hastanedeyken öleceğini düşündüğü için vasiyetini yazma gereği duyar. Fakat hiç hoşnut olmadığı ayrı yaşadığı kızına tüm mal varlığını teslim ettiğini not eder bu kağıt parçasında. Elena bunu okuduğunda şoke olmuştur. Ne yapacağını bilememektedir, çünkü çocukları geçimini temin edemezken bu kadar buyük bir servetin göz göre göre  elden kaçışı basit bir olay değildir.Vladmir bir kaç hafta sonra hastaneden taburcu olunur ve eve alınır  Elena avuç dolusu ilaçlarla adamı zehirler vasiyeti yakar ve tezgahı temizler hiç bir şey olmamış gibi Vladmir'in kızını arar. Kasadaki paraları da alır(Ondan başka kimse şifreyi bilmiyordu) İkisi avukat tutar böylece de Vladmir'in mal varlığı ikisine bölüştürür.

 Burdan kadının vicdanı değil de ailelerin çöküntüde olmasına, eşler arası güven meselesinden tutun da anne baba sevgisinin ortadan kalktığına, ahlak kavramının ciddiyetsizliğinden başlayın da paranın anlam önemine kadar bir sürü kavram yelpazesini sunuyor bize yine 
Svyagintsev.

Yönetmen ile ilgili bir cümle söylersek, Dev yönetmen Andrey Tarkovskiy'in film diline yakın olmayan bir esere imza atmış. (Diğerlerinde felsefik düşünce olarak Tarkovskiy'den ilham alıyordu)



6 Ağustos 2012 Pazartesi

Etkileşimli Gazetecilik: Sorular Cevaplar


S-1) Geleneksel gazeteler  ile online gazeteler arasındaki farkları Açıklayınız ?
Sayfaların güncellenmesi,Multimedia’nın olması, Ucuzluk,İnteraktif,Yorum yazma,Gazete kağıdı ve bilgisayar ekranı,Gazetelerin dağılımı,Gazetelerin okunuşu ve okunma oranları,Gazetelerdeki haberlerin yoğunluk ve tazelikleri,İnternet Gazeteciliğinin Avantaj ve Dezavantajları
S-2) İnternetin hayatımıza girmesiyle gazeteler ve gazetecilik mesleği nasıl bir değişim sürecine girmiştir ?
• Haberi çok hızlı bir biçimde verebilmesi ve sürekli güncellenmesi
• Okurun habere 24 saat, dilediği zaman ulaşabilmesi
• Multimedya temelinde ses-grafik-görüntülü dosyaları kullanma
• Arşivdeki haberlere kolayca ulaşabilme ve istenilen haberleri saklayabilme
• Okurla interaktif etkileşim; okurun yorumlarını anında iletebilmesi
• Haberle ilgili konularda, web sitelerinin linklerinin verilmesiyle, arka
plan bilgilerine kolaylıkla ulaşabilme
• Diğer medyada yer almayan farklı haberleri bulabilme26.
• İnternet Gazeteciliği'nin bir başka avantajı, okur-gazeteciyazar
arasındaki dengenin okur lehine değişmesi... Okur, tepkisini aracısız bir şekilde anında verme imkanına sahip. Bu da okurun haber oluşumuna doğrudan etki etmesine neden oluyor.
 3-) Gazeteler Medya Ekonomisi’ni nasıl etkiliyor ?

        Gazeteler, varlıklarını sürdürmek için, ekonomik açıdan güçlü olmak zorundadırlar, tirajlarına göre reklam alırlar ve reklamlar sayesinde mali açıdan rahatlarlar. Medya kurulusları, diger isletmeler gibi piyasanın kurallarına tabidirler. Mevcut
durum ve kosullar altında, verdikleri finansal kararlarla karlarını artırma niyetindedirler. Hal böyle olunca büyümek isterler ve en çok reklam almaya, en çok tiraja sahip olmaya çalışırlar.
  Son yıllarda Online Gazeteciliğin geleneksel gazetecilikten daha çok reklam aldığını görmekteyiz. İnternet gazeteciliğinin popüler olması ve okuyucu sayısının artmasına sebep olmuştur buna, orda da tıklanma sayfası sitelerin ziyaret edilmesi günde kaç kişi ziyaret etmiş gibi temel kıstaslar vardır...

4-) Etkileşimli Gazetecilik’te bir haberin temel öğeleri nelerdir ?
-Başlık,ara başlık, fotoğraf başlıkları
-Spot
-Fotoğraf
-Haber Girişleri,Flash Kam Spiker
-Fotoğraf Altı
-Bilgi Verici Grafikler
- Video,Animasyon, vb...

5-) Online haber tasarımında nelere dikkat edilmeli?
Sayfa düzenine dikkat edilmeli,Cümlelerin ve sözcüklerin yapılarına dikkat edilmesi, Yazının fontu, puntosu,rengine dikkat edilmeli, Fotoğrafın kalitesi, fotoğrafın ebatı, Ara başlıkların belirgin olması, Başlıkların kalın olması....

6-) Online haber tasarımın temel özellikleri nelerdir ?
     Bir düzen içerisinde olması
        Belirli bir tasarımın olması
        Görsel öğelerin yer alması,(multimedia,fotoğraf)
        Dikkat çekici olması
        Siteye Uygun olması
        Ebatların dışına taşımaması
        Online haberin yapısında karışıklıkların olmaması
        Canlı bir arka planın mevcut olması
       
7-) Online haber yazımında bulunan temel ilkeler ?
      a) Haberde düzgün cümleler ve herkesin rahatlıkla anlayabileceği sözcükler kullanmak gerekir.
      b) İmla ve noktalama işaretlerine doğru kullanmak
      c) 5N+1K Kuralına dikkat edilmelidir.
      d) Haberin yapılandırılması için gerekli bilgiye sahip olunmalı
      e) Kısa cümleler kullanmalı
      f) Yazının ekranın ebatlarını aşmaması lazım
      g) Anında olması

8-) Online gazetecilikte hangi kaynaklardan faydalanır ?
 Ajanslar,gazetelerden alıntı yaparlar, Yabancı Siteler, Özel Haber, Twitter,Bloglar,  Anketler, wikipedia, internet




29 Temmuz 2012 Pazar

Kapitalizm'in Tabanı:Bat-man (Yarasa Adam)



Her kahramanın farklı bir vuruş tekniği,
değişik bir amacı vardır. Kahramanlık öyle kolay kolay kazanılmadığı gibi namı da hızlıca ortadan silinmemektedir. Biz çok kahramanlık hikayesi dinledik, ekranlarda şekil ve şemalarına çok rastladık. Superman, Spiderman, Hulk...Fakat bu söz etmeye çalıştığımız kahraman onlar gibi süper güçlere mazhar olmayan bir kimliğe sahip.


Evet, Batman diğerleri gibi olağanüstü güçlere sahip olmayabilir ilginç yaratık kılıfına bürünmeyebilir, hatta Christopher Nolan'ın harika üçlemesinden anladığımız kadarıyla filmlerde sıradan bir kişi olabilir.Etrafında olup bitenler karşısında seyirci kalmak istemeyen duygularının harekete geçmesinden sonra adaleti sağlamaya çalışan bir kavramdır aslında Batman. 








Adaletsizlik söz konusu olduğu zaman, bu durum karşısında mücadele edilir, göz yumulmaz. Hal böyle olunca ortaya binlerce seçenek çıkabilir konumuz Batman olduğu için ordan devam etsek daha doğru olur.


Christopher Nolan'ın üçlemesi niteliğindeki son filmi The Dark Knight Rises de bu sıralarda vizyona girmekte.
Film eleştirmenleri tarafından tam not alması ve Batman Begins ve The Dark Knight filmlerinde olan harikuladenin devamında neler olacağını merak eden hayranlarının bu son filmi için beklentileri oldukça büyüktü. Amerika galasında yaşanan olayın gölgesinde kalmayıp hemen 1. hafta dünyada büyük ses getirdi.
Dünya'nın en önemli film sitelerinden Imdb'de 10 üzerinden 9 puan alması da bu filmin başarıının başka bir göstergesi olmalı.


Hiç bir şey göründüğü gibi değildir, filmlerde sahtekarlıklar, sinsi planlar, çakallıklar vardır. (Jokere selam olsun,saygılarımızı sunuyoruz) Bu düzmece oyunlar peşpeşe devam edilir, izleyici bir nevi sadece başrollerin değiştiğini görür maskeler değişir sistem aynıdır. Misal Joker gitti yerine Bane geldi, Her bir filmde geçmesi gereken bir engel, önünde yeni bir macera, hedefinde bazı hamleleri aşmak gerekmektedir.
Filmlerde bir sürü subliminal mesaj var gördüğümüz kadarıyla nitekim Nolan'ın bir ropörtajında "Anlayan anladı" demesi bizleri haklı çıkarttığı manasını taşımalı.


Filmin fantastik kokusunu algıladığımız zaman karşımıza göz zevki için fena sayılmayacak bir tablo ile karşılaşırız. Filmde çok sık gördüğümüz New York'un filmdeki adıyla Gotham kentinin gökdelenleri manzarasına diyecek de yok doğrusu.. En iyi uçaklarla en iyi sisli havayla yağmur karışımıyla gerçek hayat mı fantastik bir ortam mı diye sorası da geliyor izleyicinin..




Manhattan, Manhattan olalı böyle bir atmosfer görmedi.


Bu aslında filmin ve Amerika'nın değişen dünyasının da özetidir. Nolan, Batman'ı aslında kahramanlık rüyaları gören Amerikan toplumunun gündüz uyanınca aynada görmek istediği yüzü yapmak istemiştir. Her zaman güçlü, yaptıklarını sorgulayan, gerektiğinde kendinibir hiçliğe bile mahkum edebilecek, ulaşılamaz zirvede, yer alan bir şövalye gibidir. Konuşmasındaki şiddete varan vurgu ve yaptıklarında bulduğu emin hali son zamanlarda amerikan sinemasının içine düştüğü toplu terapi seanslarından birine ortasına düşürür bizi. Bizim tanıklığımız yirmibirinci yüzyılın serüveninin yolunu belki de hani o bizim Brazil ve Monty Pyton serisinde bulduğumuz gariplikler ülkesinin ışıklı taraçasına çıkarır.

20 Temmuz 2012 Cuma

Filmler Niçin İzlenmeli ?

İngilizcemi geliştirmek için izliyorum, film izlemekten zevk aldığım için izliyorum, sevgilimle keyifli bir zaman geçirmek için film izliyorum, canım sıkıldığı için film izliyorum, işsiz olduğum için başka bir seçenek yok o yüzden film izliyorum, film izlemek ben de hobi olmuş film izledikçe izleyesim geliyor o yüzden izliyorum, çok takip ettiğim aktör veya yönetmen var o yüzden izliyorum, ailecek oturduğumuzda daha fazla huzurlu olduğumuz için film izliyorum, arkadaşlarımın esprileri ve filmlere bakış açısı fazla eğlenceli olduğu için film izliyorum, iş yorgunluğuna ufak bir ara vermek için izliyorum, sınavlar bittiği için kendimi kutlamak için izliyorum, evde yapacak başka bir şey olmadığı için izliyorum... vb gibi yüzlerce sebebiniz olabilir.

Bütün bu yukarıdaki saydığımız veya sayamadığımız sebepleri bilen film yapımcıları, yönetmenleri,şirketleri filmin her tarafını bu taleplere göre düzenler, bir nevi nabza göre şerbet verir. Filmlerin hitap ettiği kitle bunlara göre ölçülüp biçiliyor. Asıl sorulması gereken sorulardan bir tanesi de : Film nasıl oldu da bizim vazgeçilmezlerimiz arasına dahil oldu ?  Bu soruya da eminim yüzlerce hatta binlerce verilebilir ki sinema ile ilgili bir sürü bölümde var üniversitelerde.. Filmleri sadece zamanımızı tüketmek için izliyorsak durum vahimdir gerçekten. Aksi takdirde kültürel ve ilmi açıdan yaklaşıyorsak film kavramına herhangi bir sakınca yoktur. Kişi bu şekilde kendini geliştirebilir, hayatına yeni tatlar ekleyebilir, karakterine yakın filmleri sıralayabilir..
Film kültürü gelişmiş olanla film bilgisi yetersiz olan kişiler arasında fazla farkın olmadığı bir soru aslında(Film Niçin İzlenmeli) Böylece bu soruya cevap vere(bilen)leri filmlere bakış açıları ve yaklaşımları farklı olduğu için  de iki kısma ayırabiliriz: Film kültürü gelişmiş ile gelişmemiş. Bu tartışma hala güncel olup da bir neticeye varılmış değil. Bu da izleyicinin film izleme amacının farklı olmasından kaynaklansa gerek.

Film kültürü gelişmiş olan, filmdeki çok az kişinin görebildiği hataları için(tabii bu her film için veya herkes için geçerli değil) sahnelerin hazırlanmasını düşünür, kostüm mekan ilişkilerini irdeler, yönetmenin kafasından geçenleri görüntüler sayesinde okumaya çalışıyor, senaryoyu inceler, oyuncuların rollerini ve davranışlarına dikkat eder, diğer filmlerle kıyaslar eleştileri ona göre yapar, filmin kalitesinin verilen ödüllerden oluşmadığının bilincinde olur, filmin müziğini, sanatsal kısmını mercek altına alır.. vb

Film kültürü gelişmemiş olan ise; filmi eğlence niyetine tadımlık olarak izler, heyecandan, zamanı iyi değerlendirmek için izler, filmlere bakış açısı derin değildir, anı yaşar filmin seceresiyle boğmaz kendini , filmini izler pop corn eşliğinde, kahkahasını basar evine geri döner asıl amaç zevk almaktır, sevdiği yönetmenler, aktristler vardır fakat detaylı bilgisi yoktur, filmlerin perde arkasında yaşanılanları görmez, ekrandaki neyse ona odaklanır.

Film üstadları ses getirebilecek dev projelere imza atmaya çalışırlar, talebin niteliğini de niceliğini de hemen hemen anket sonuçlarına yakın oranlarda bilgileri vardır. Uygun kumaşları alırlar bunlara göre takım elbiseyi dikmeye başlarlar, Cüzi bir miktara aldıkları bu kumaşı takım elbise yaptıkları için 2-3 kat net karları olur.

Burda karşımıza şu iki soru çıkıyor, kimleri zengin ediyoruz niye bunları zengin ediyoruz, 

13 Mayıs 2012 Pazar

Film Ansiklopedisi: IMDB(Internet Movie Database)


Belki de dünyanın bir numaralı film arama veya sinema portalıdır.  İnsan istediği film,yönetmen,oyuncu, ödül, filmin vizyona girme tarihi, film hakkında yapılan eleştiriler, yönetmenin gelecek  veya geçmişteki bütün filmleri, diziler, filmlere verilen puanlamalar, değişik değişik kategoriler,  işledikleri temalara göre listeler,güncel festivaller, fotoğraf… vb  Kısaca izah etmek gerekirse film hakkında aklınıza hayalinize gelmeyecek bilgilere anında ulaşmak mümkün.

Günümüzde film hayranlarının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini, film hakkında yapılan sohbetlerin “imdb” isminin geçme sıklığından ve bunu bir kanıt olarak öne sürmelerinden anlıyoruz.
Filmler ile ilgili bir soru sorulduğunda ilk imdb sayfası açılıp veya buradaki bilgilere göre cevap verilir çoğu zaman.  Aksi takdirde  filmler hakkındaki o kadar bilgiyi akılda tutmak imkansız olup böyle sorular veya durumlar için gevelenmekten başka çare kalmaz.

Film hastalarının beyinlerinin bir veritabanına dönüşmesinin yanında imdbsiz yapamadıkları da bir gerçek.  Milyonlarca kullanıcı artık günümüzde imdbsiz günleri geçmemekte.
IMDB’nin yüksek puan alan filmlerine göre (ki bu ne kadar objektif ve doğru bir tercih) izleyecekleri filmleri belirliyor, ve o puanın gölgesinde hareket etmeleri de ne yazık ki onların film sonrası görüşlerini derinden etkileyebiliyor.

Dünya’nın en iyi film listelerinin Top 250, Top 100 gibi listelerinin olmasının yanında Dünya’nın en kötü film listelerinin olması da bir o kadar manidardır. Dünya’nın en kötü filmlerine hayran duyacakları aklımızdan geçirmezsek, en iyi filmlerine odaklarının da sayısının az olmadı ortada. Bu tür listeleri (Top 250, Top 100) bitirmek sanki boynunun borcuymuş gibi hareket etmesi de epey garip bir durum olmalı.

Belli olmayan kullanıcıların kullandıkları oylar sayesinde bu tür listelerin meydana gelip belirli bir limitten sonra listeye dahil olduklarının yanında sonradan o filme oy verecek kişinin bakış açısını da bir yandan değiştirir çünkü o puanı gören kullanıcı kafasındaki puanı tam olarak yansıtamaz oraya.


Ufak tefek çatlaklara rağmen, IMDB kullanıcılarının 'şu eksik, bu yanlış' diye söylendikleri enderdir. Çünkü IMDB'nin, herhangi bir konuya adanmış en kapsamlı site olması kuvvetle muhtemel. Sitede, örneğin herhangi bir janr hakkında derinlemesine fikir edinmek mümkün değil ama, arama usulünün pratikliğiyle, araştırmaya başlamak için çoğu kez iyi bir çıkış noktası; olmadı iyi bir 'destek ünitesi'. Fakat yine de kişisel bir süzgece veya ek kaynaklara sahip değilseniz, IMDB'de gezinmek, bilmediğiniz bir dilden sözlük aracılığıyla çeviri yapmaya benzeyebilir.

IMDB, (çoğu kez) güvenilir bir kaynak olarak, kişisel merakını gidermek isteyen sinemaseverlerle sınırlı kalmayan bir kullanıcı kitlesine sahip. Sinemacılar ve sinema yazarlarının 'başucu sitesi' konumunda. Hollywood'da yapımcılar, endüstriden biriyle görüşme yapacakları zaman, onun hakkındaki ilk bilgilere IMDB'den ulaşıyor. Kimi az tanınmış oyuncular da, kendi biyografilerini göndererek tanıtımlarına katkıda bulunuyor; siber sinema külliyatı büyümeye ve (biraz ürkütücü biçimde) rekabete gelmemeye devam ediyor.
Kurulma aşaması epey ilginç:

Sinema Eleştirmeni Nedim Hazar konu ile alakalı olarak şunları kaleme almış: Site, kişisel bir manyaklığın neticesinde kurulmuş. İngiliz bilgisayar ve film fanatiği Col Needham, 1993'te sinema veritabanını internete taşımadan önce, filmlerin çetelesini kendisi için tutuyormuş. Needham, Jaws'u izledikten sonra denizden korkmaya başlamış, Star Wars'la kendinden geçmiş, Alien'la irkilmiş, Hitchcock hayranı, sıradan bir sinemasever. Ama o kadar da sıradan değil. Needham tipik bir cumartesi gününde arka arkaya 10 film, bir yılda da yaklaşık 11 bin kadar film izlermiş. Haliyle hangi filmi izleyip hangisini izlemediğini karıştırmaya başlamış. Böylece 23 yaşında, arkadaşlarının da hizmetine sunabileceği, video dükkânına giderken aynı filmi ikinci kere kiralamamak için yanında götüreceği kişisel bir veritabanı oluşturmuş. "Bu fena halde moronca bir şey ama sonunda hayırlı oldu," diyor.







10 Mayıs 2012 Perşembe

Jim Jarmusch'ın Siyah Beyaz Dünyası




Hollywood’un bağımsız yönetmenlerinden birisi olarak karşımıza çıkan Jarmursch bu “Bağımsız Sinema” kısmından da ayrı bir öznelliğe sahip. Bu farkı şurdan rahatça anlayabiliriz:  1960’lardan sonra başlayan  özellikle eğitim kariyerleri iyi olan yönetmenlerin önderliğinde rengini belli eden “Bağımsız sinema” sanat yapma çabası, estetik özgünlük ve toplumsal kaygılar daima bağımsız sinemayı oluşturan  etkenler oldu. Daha sonra  1970'lerde bireyselleştiler, 80lerde nihilist, 90larda popüler, 2000lerde ise ana akıma yakınlaştılar. Bağımsız sinemanın son çıkışı dijital devrimle oldu Bu kısımda bağımsız sinemanın örneklerini göreceğiz. Jim Jarmusch’ın filmleri göz önüne getirip bu açıklamayla kıyaslandığında Jarmusch’ın film izleme mantığı daha net anlaşılır.

Jim Jarmusch demek, sadelik, özgünlük , siyah - beyaz, müzik demek . En az masrafla film çekip kaliteyi göstermektir veya efektlerle fazla içli dışlı olmayıp izleyiciyi renklerin bunaltıcı havasından kurtarmaktır jarmusch, Karekterler genel olarak ilginçtir rol gereği mi yoksa gerçekten de bu tipler böyle midir sorusu gelir insanın aklına “Yol Filmleri” olarak sinema literatüründe yer edinmiş bölüme farklı bir açı getirmiştir aslında(Bağımsız Sinema’da olduğu gibi)

Çoğu kişinin aktör olarak  bilmediği Jamursch’ın yönetmenliği çok başarılı olduğu için belki de onun filmlerde oynadığı rolleri gölgede bırakmasından kaynaklanmaktadır. Az bütçe ile çektiği bu filmlerin müzikleri de filme ayrı bir hava vermektedir.


Genel olarak sinema filmleri şunlardır:

1980 Permanent Vacation; Sürekli Tatil
1984 Stranger Than Paradise; Cennetten de Garip
1986 Down by Law; İçerdekiler
1989 Mystery Train; Gizem Treni
1991 Night on Earth- Dünyada Bir Gece
1995 Dead Man- Ölü Adam
1997 BELGESEL / Year of the Horse; Year of the Horse
1999 Ghost Dog: The Way of the Samurai- Hayalet Köpek: Samurayın Yolu
2002 7 YÖNETMENLİ PROJE FİLM / Ten Minutes Older: The Trumpet (Int. Trailer Night); 10 Dakika İçinde: Trompet
2003 Coffee and Cigarettes; Kahve ve Sigara
2005 Broken Flowers; Kırık Çiçekler
2009 The Limits of Control; No Limits No Control; Kontrol Limitleri
Bu filmlerden, Stranger Than Paradise, Down by law, Dead Man, Coffee and Cigarettes gibi dev filmleri halk arasında en iyi bilinen siyah beyaz filmleridir. Jim Jarmusch bu filmlerde her ne kadar Yasujiru Ozu, Kenji Mizoguchi, Robert Bresson, Ingmar Bergman, Antonioni, Wim Wenders gibi isimlerden etkilenmiş olsa da ve etkilendiği isimleri sürekli dile getirse de yaptığı filmler asla bu isimlerden herhangi birinin filmlerinin taklidi gibi durmaz.

Jim jarmusch’ın siyah beyaz filmlerinde renklerle insan boğuşulmaz, renklerle beraber kendini filmin içinde kaybettirmez aksine siyah beyaz yaptığı için olsa gerek insan kendini filmlerde bulur seni rahat bırakır .  Normalde çok aşırı şiddet sahneler için kullanılan bu tekniğin kullanılma sebeplerini özetle Jamursch bize sadeliği öğretirken kendi film felsefesinin temelini de hissettirir adeta.

Jim Jarmusch’ın dünyası siyah beyazdır, çünkü kendi düşüncelerini, kendi kahramanlarını bu şekilde izleyiciye daha canlı ve daha sade bir şekilde izah edeceğini kabul eder. Anlam derinliği daha geniş olup karekterlerinde olduğu gibi filme de bir soğukluk havası verir bu tür yapımlar.

“Cennetten de Garip (İkinci filmi)”, Cannes Film Festivali’nde ilk filmlere verilen Altın Kamera (Caméra d’Or) ödülünü alması Amerikan bağımsız sinemasının uluslararası düzeyde kabul görmesini sağlar.

Filmleri sadece günümüz dünyasında farklı kültürlerin kesişmesini, çakışmasını ve birbirleriyle ilişkiye girmesini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda kültürlerarası farkların ortak yanlarımız karşısında çoğunlukla nasıl da silikleştiğini gösterir.




Ayna: Sinema. Hollywood'tan mı ibaret ?

Ayna: Sinema. Hollywood'tan mı ibaret ?

27 Mart 2012 Salı

Sinema. Hollywood'tan mı ibaret ?

Sinema tarihine ilgi duyanlar ve bu süreci bilenler yazı başlığındaki sorunun perde arkasında yatan sosyal mesajları düşünür, Popüler Kültür'e esir düşmüş kişiler veya potansiyel tüketiciler ise Hollywood'un cezbedici yönünden, kalitesinden günümüzdeki başarılı örneklerinden örnekler vererek bu tür filmlere ne kadar körü körüne bağlandıklarını ve başka bir alternatif yokmuşcasına kendi film tarzlarını eleştirme gereği bile duymazlar. Birinci örneğe bilinçli tüketici ikinci örneğe ise bilinçsiz tüketici de diyebiliriz aslında çünkü bilinçli tüketici kuru kuruya bir dala kenetlenmeyip istediğini tercih ederken istediği zevki yaşamasını bilir. Bilinçsiz tüketici ise hep aynı rayda yoluna devam eden film konularının, neredeyse birbirinin kopyası haline dönüşen senaryolarının muhatabı olup zevk ve renkerin  onlar için sıradanlaştığı bir kesimdir.

Sinema Tarihi'nin tamamını göz önünde bulundurup gelinen noktaya bakıldığında durumun içler açısı olduğunu ve emperyalizm haline dönüştüğünü bu tür kapitalist yaklaşımların giderek arttığından anlayabiliriz.
Giderek Hollywood Filmleri'nin kitlesinin arttığını reklam pastasının payının büyüdüğünü, sinema salonlarının arttığını gelirlerinin misli misli arttığını günümüzde bilmeyen kalmadı.

Hollywood Filmleri'nde kendini övme vardır, başka kültürlerin varlığı onun için figürandır. Senin kültürünü kendi doğrularına göre(!) sana istediği şekilde göstermeye çalışır. Burdaki amaç ise senin kafanda böyle bir izlenim oluşsun, senin gibiler böyle bir sahneyi bol  bol konuşsun gerçekler bizim istediğimiz şekilde piyasaya çıksın bizim de burdaki çıkarımız artsın. Hatta onların tarihlerini kendi tarihlerimizden daha bilecek seviyeye geldik desek abartmış olmayız.


Insan sormadan edemiyor :


Bize hitap edecek başka ulusların filmlleri yok mu ?
Neden bizim ülkemizdeki sinema salonlarında sadece bu tür filmler var ?
Dünya'da sadece bunlar mı film çekiyor
İnsanlar neden zamanlarını böyle kültür ve sanattan uzak filmlerle geçiriyorlar ?
Televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergiler, reklamlar neden bu filmleri bizim izlememiz için zorunlu hale getiriyor ?
Kişiler böyle filmleri izleyerek neye varmaya çalışıyorlar, amaçları ne ?

Hollywood Filmleri'ne veya başka ülklerin filmlerine yani yabancı film izleyen bir izleyeci zamanla izlediklerinin hayranı haline gelir ve kendini o izledikleri kahramanlarla özdeşleştirmeye başlar. Onun elbiselerine , repliklerine, saç stiline ilgi duyar o yüzden insanların kendi kişiliğine kendi fıtratına özgü seçmesi en doğrusu olur aksi takdirde benliğini kaybeder.

Elindeki malzemeyi iyi kullanan Hollywood yapımcıları, dünyayı etkileyen olaylarda da kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.