Her kahramanın farklı bir vuruş tekniği,
değişik bir amacı vardır. Kahramanlık öyle kolay kolay kazanılmadığı gibi namı da hızlıca ortadan silinmemektedir. Biz çok kahramanlık hikayesi dinledik, ekranlarda şekil ve şemalarına çok rastladık. Superman, Spiderman, Hulk...Fakat bu söz etmeye çalıştığımız kahraman onlar gibi süper güçlere mazhar olmayan bir kimliğe sahip.
Evet, Batman diğerleri gibi olağanüstü güçlere sahip olmayabilir ilginç yaratık kılıfına bürünmeyebilir, hatta Christopher Nolan'ın harika üçlemesinden anladığımız kadarıyla filmlerde sıradan bir kişi olabilir.Etrafında olup bitenler karşısında seyirci kalmak istemeyen duygularının harekete geçmesinden sonra adaleti sağlamaya çalışan bir kavramdır aslında Batman.
Adaletsizlik söz konusu olduğu zaman, bu durum karşısında mücadele edilir, göz yumulmaz. Hal böyle olunca ortaya binlerce seçenek çıkabilir konumuz Batman olduğu için ordan devam etsek daha doğru olur.
Christopher Nolan'ın üçlemesi niteliğindeki son filmi The Dark Knight Rises de bu sıralarda vizyona girmekte.
Film eleştirmenleri tarafından tam not alması ve Batman Begins ve The Dark Knight filmlerinde olan harikuladenin devamında neler olacağını merak eden hayranlarının bu son filmi için beklentileri oldukça büyüktü. Amerika galasında yaşanan olayın gölgesinde kalmayıp hemen 1. hafta dünyada büyük ses getirdi.
Dünya'nın en önemli film sitelerinden Imdb'de 10 üzerinden 9 puan alması da bu filmin başarıının başka bir göstergesi olmalı.
Hiç bir şey göründüğü gibi değildir, filmlerde sahtekarlıklar, sinsi planlar, çakallıklar vardır. (Jokere selam olsun,saygılarımızı sunuyoruz) Bu düzmece oyunlar peşpeşe devam edilir, izleyici bir nevi sadece başrollerin değiştiğini görür maskeler değişir sistem aynıdır. Misal Joker gitti yerine Bane geldi, Her bir filmde geçmesi gereken bir engel, önünde yeni bir macera, hedefinde bazı hamleleri aşmak gerekmektedir.
Filmlerde bir sürü subliminal mesaj var gördüğümüz kadarıyla nitekim Nolan'ın bir ropörtajında "Anlayan anladı" demesi bizleri haklı çıkarttığı manasını taşımalı.
Filmin fantastik kokusunu algıladığımız zaman karşımıza göz zevki için fena sayılmayacak bir tablo ile karşılaşırız. Filmde çok sık gördüğümüz New York'un filmdeki adıyla Gotham kentinin gökdelenleri manzarasına diyecek de yok doğrusu.. En iyi uçaklarla en iyi sisli havayla yağmur karışımıyla gerçek hayat mı fantastik bir ortam mı diye sorası da geliyor izleyicinin..
Manhattan, Manhattan olalı böyle bir atmosfer görmedi.
Bu aslında filmin ve Amerika'nın değişen dünyasının da özetidir. Nolan, Batman'ı aslında kahramanlık rüyaları gören Amerikan toplumunun gündüz uyanınca aynada görmek istediği yüzü yapmak istemiştir. Her zaman güçlü, yaptıklarını sorgulayan, gerektiğinde kendinibir hiçliğe bile mahkum edebilecek, ulaşılamaz zirvede, yer alan bir şövalye gibidir. Konuşmasındaki şiddete varan vurgu ve yaptıklarında bulduğu emin hali son zamanlarda amerikan sinemasının içine düştüğü toplu terapi seanslarından birine ortasına düşürür bizi. Bizim tanıklığımız yirmibirinci yüzyılın serüveninin yolunu belki de hani o bizim Brazil ve Monty Pyton serisinde bulduğumuz gariplikler ülkesinin ışıklı taraçasına çıkarır.