15 Aralık 2013 Pazar

Kurgu ve Gerilim Açısından STOKER

Güney Koreli yönetmen Chan-Wook Park bu filmiyle yine kendisine yakışan bir yapıtı izleyiciye sundu. Filmin dikkat çeken iki ana ögesi şüphesiz ki kurgusu ve 30. dakikadan sonra somutlaşan gerilimi ki kurgusu neredeyse mükemmel gerilimi de oldukça başarılı.

Kurguyu mükemmelleştiren olayların birbiriyle bağlantısı, herhangi bir görüntüden diğerine geçerken zamanlaması, eşyaların, diyalogların benzerliği ve çekimlerin önemlilik sırası ( İndia Stoker'in babası Richard ile hem avda iken hem de evin içindeyken tüfeğin aynı saniyede patlaması) gibi bir çok sebep sıralanabilir.. Gerilimi başarılı kılan etkenler ise Rus Sineması'nda görmeye alışık olduğumuz soğukluğun burada da bir piyano havasında işlenmesi (filmde de piyanoya ağırlık verilmiş zaten :) ) ve baş rollerinin filmin ana temasıyla olan bütünlüğü. 




Filmin hikayesine gelecek olursak; İndia Stoker(Mia Wasikowska) çok sevdiği babasını 18. yaş gününde trajik bir trafik kazasında kaybeder. Uzun bir zamandır görmediği amcası Charles Stoker'in(Matthew Goode) beklenmedik bir zamanda Richard'ın cenazasine gelmesi India'nın da İndia'nın annesinin de yaşantısını değiştirir. Bir süreliğine onların yanına taşınması duygusal açıdan zorlanan Eveleyn Stoker'a (Nicole Kidman) yakınlaşmaya başlar. Fakat India amcasını yani Charles'i gizemli, büyücü, ve ilginç biri olarak görür ve hiç yakınlaşmaz aksine hep kaçar amcasından (şemsiye sahnesi) film ilerledikçe İndia amcasına benzediğini fark edecek bir sürü ortak noktaları olduğunu keşfedecektir.

Film hikayesi itibariyle  bana iki filmi hatırlattı: Helmut Weiss'in Alle Tage ist kein Sonntag(1959) imzalı filmi ile Gerilimin babası Alfred Hitchcock'un klasiği Shadow of a Doubt(1943). Alle Tage ist kein Sonntag filminde iş adamı Karl'ın yengesine aşık olması ve yeğenlerine sahip çıkması(Burda Charles hem yengesine hem de yeğenine yakınlaşması biraz farklılık gösterebilir) Üstad Hitchcock'un filmine benzetmemin sebebi ise  gizemli amcanın eve gelişi ve yeğeniyle suçlar ve sırlar üzerindeki ilişki.( Bu iki filmi izleyenlerin bana hak vereceğini tahmin ediyorum)

Gerilimi dediğim gibi ilk yarım saat sonra yavaş yavaş ilerlediğini Chan Wook Park'ın diğer filmlerine benzemediğini buradaki kahramanlarının sırlarını tam netleştirmediğini söyleyebiliriz. Burada Stoker drama-gerilim ikileminde kaldığı da tartışabilir.

India konuşmayı sevmeyen, dokunmaktan ve kucaklaşmaktan nefret eden bir karakter, insanlarla iletişim kurmayı sevmeyen soğukkanlı ve okulunda başarılı bir kız. Amcasının gelmesiyle yaşadığı değişimi gerçekten güzel betimlemiş Park.  İndia'nın cinsellik açısından önemi de oldukça garip, çünkü bastırılmış veyahut hiç açığa çıkmamış yönlerini keşfeden bir karakteri bu gerilim ekseninde oynamış ve başarılı olmuş.


Not 1: Park Hollywood'a transfer olduktan sonraki ilk filmi Stoker oldu.


Not   2: Gerilim sevenler mutlaka izlemeli bu filmi


Not 3: Old Boy, I'm a Cyborg but That's Ok, Sympathy for Lady Vengeance, Thirst, gibi filmlerdeki başarısını ne yazık ki yakalayamamış Chan Wook Park.


Not 4: Nicole Kidman'in rolünü de karakteri de tartışmaya açık, Kidman'a bu performans hiç yakışmadı.