Giuseppe
Tornatore’den henüz Türkiye’de ve Abd’de vizyona girmeyen İtalya -Abd ortak
yapımlı harika bir drama filmi ile yine birlikteyiz. Tabii harika kelimesi bu
film için yetersiz kalabilir. Biz sinefiller olarak daha önce başarılı
yönetmenin Sicilia Sicilia, La Leggenda del pianista sull’oceano, La
sconosciuta ve Malena gibi filmlerini çok beğenmiştik fakat adam The Best Offer
ile şaha kalkmış. Aşk ve sanattan ibaret olan bu muazzam film, İtalyan
şehvetiyle coşmuş, Amerikan küstahlığıyla tavan yapmış.
Filmin başrol
oyuncusu Oscar ödüllü(Shine 1996) Avustralyalı usta oyuncu Geoffrey Rush ki
filmin hemen hemen bütün sahnelerini işgal etmiş. Daha önce bir filmde bir
karakterin bu kadar çok gösterildiğini hiç hatırlamıyorum..Rush filmde Virgil
Oldman karakterini canlandırmış. 60 yaşlarında açık artırmayla 1600-1800
yılları arasındaki sanat eserlerini satan bir antikacı. Çok titiz, ve düzenbaz
olan Virgil beğendiği orijinal eserleri ilginç bir yöntemle ele geçiyor. Klasik
sanat hayranı olan Oldman lüks evinin içinde gizli bir odası var ki bu oda
zeminden tavana ünlü ressamların kadın portreleriyle dolu. hiç evlenmemiştir, kız arkadaşı dahi olmamıştır. Bütün
zamanını bu portrelere ayırmıştır.
Oldman’a bir gün Claire’den (Sylvia Hoeks) bir telefon gelir.
Ailesinden
kendisine çok miras kaldığını ve bu sanat eserlerini satmak istediğini söyler. Oldman
kızın verdiği adrese gider 200-300 senelik bu villanın içi antikalarla, tarihi
heykellerle, portrelerle, doludur. Evin içinde Oldman - Claire kapı arkasından konuşurlar çünkü Claire
ailesini kaybettikten sonra yaklaşık 15 sene dışarı çıkmamıştır.
Kadınlara
ilgili kadın portrelerden ibaret olan Virgil bu görmediği kadına karşı bir
heyecan besler. Bir nevi duvarlar arasından gizli bir aşk alevlenir. 4-5 defa Claire’nin evine gidip gelen Virgil,
kızın agorafobik (açık alana çıkamama hastalığı) olduğunu sonra anlayacaktır.
(Olayın örgüsüne göre kızın sakat olduğunu veya çirkin olduğu için insanlara
kendini göstermiyor şeklinde klasik bir tahmininde bulunmuştum. İyi ki de
yanılmışım.)
Bir gün Virgil evin içinde kapıyı açıp
kapatarak çıkmış gibi yapar ve kendini
evin içnde saklar. Kızı bir heykelin arasından dikizlemeyi becerir.
Gördüklerine inanmaz ve kızın güzelliğine hayran kalır. Bu durumu sahip olduğu mekanik atölyesinde çalışanı Robert’e(Jim
Sturgess)anlatır. Aşk konusunda tecrübesi olmayan Oldman’ın akıl hocası olur
Robert.
Dedik ya film klasik sanatlarla bezenmiş, o yüzden yazımdan sık sık ‘klasik’
kelimesi geçmektedir ki Claire’nin doğum günü için Virgil üstadı Robert’ten
öneri istediğinde Robert ona klasik olanı yap cevabı verir ve Virgil bir demet
çiçekle kızın kapısını çalar.
Aşk’ın ne
olduğunu tam olarak bilmeyen Virgil, filmin sonunda duygularının esiri olur ve
hayatını mahveder. Filmin görüntü yönetmeni ve sanat yönetmeni gerçekten iyi
bir iş çıkarmışlar ikisinden Oscar bekliyorum ki film şu ana kadar ödül müzesi
açmış. Gösterime girdiğinden beri 13 ödül almış.
* Filmdeki oyuncuların ülkeleri dikkatimi
çekti.
- Yönetmen İtalyan J
- Geoffrey Rush : Avustralya
- Sylvia Hoeks : Hollanda
- Jim Sturgess : İngiltere
- Donald Sutherland : Kanada
- Dermot Crowley : İrlanda
-
Liya Kebede : Etiyopya
- Sean Buchanan : İskoçya
- Maximilian Dirr : Almanya
* Filmin kendisi zaten İtalya-Abd
yapımlı olduğu için melez. Oyuncuların çoğu farklı ülkelerden,
* Filmin çekildiği şehirler farklı ülkelere ait : Prag, Londra, Viyana, Roma..
* Virgil kızın telefonla sevgilisiyle(bana göre Robert Claire’nin sevgilisiydi)
konuştuğunu duydu, kız Virgil için şapşal dedi, fakat Virgil kızın peşinden
gitmeyi neden devam etti ? Aşkın gözü kördür
demek ki istemiş yönetmen ?
* Filmin son sahnesindeki her yeri saatlerle süslü harika restaurant Prag’da.(Yönetmen bu sahneyi Roma'da çevirtmek istemişti son anda bu fikrinden vazgeçti)
* İmdb’den 7.8 almış, ki bana göre 10 olmalı.
* Drama severler mutlaka izlemeli,