29 Mayıs 2014 Perşembe

Kentel:"Soma'da 301 vatandaşımız Çerkesler gibi öldürüldü"


İstanbul Şehir Üniversitesi Doğu Kampüsü'nün konferans salonunda  üniversitenin Sosyoloji Dükkanı Kulübü tarafından “Çerkes Soykırımı ile Yüzleşmek” isminde bir panel düzenlendi. Panelde söz alan İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı  Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Kentel, Soma'da hayatını kaybeden 301 vatandaşımızın da Çerkesler gibi öldürüldüğünü söyleyerek, "Soma'da aylık 1000 liraya çalışan 301 kişi var. Patronları onları köle gibi çalıştırıp gökdelenlerin sahibi oluyor. Birkaç hafta geçti fakat biz Soma'yı unuttuk. İşte bir takım düzenlemeler olacak, sensörler yapılır belki teknik iyileştirmelerde ölümler azalır ama 1000 lira için işçiler çalışmaya devam eder.  Aylık  3000-4000 lira almazlar yine. İşte Çerkesler de bu şekilde öldürüldü. “ şeklinde konuştu.

Panele, Prof. Dr. Ferhat Kentel'in yanı sıra Kafkasya Forumu'ndan Kuban Kural, Tarihçi-Yazar Sadık Müfit Bilge, Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun gibi alanında uzman kişiler de katıldı.  Çerkeslerin tarihi, kökeni, sorunları gibi önemli konuların ele alındığı panelin moderatörlüğünü  Kelemet Çiğdem Türk yaptı.

Her bir konuşmacının 15'er dakikayla söz aldığı panelde konuşmacılardan Prof. Dr. Ferhat Kentel, Çerkeslerin yakın tarihinden bilgiler vererek öğrencilere Çerkeslerin maruz kaldığı soykırımın sosyolojik boyutunu anlattı. Kentel, "Çerkesler yakın zamanda ve geçmişte asimilasyonla karşı karşıya gelmişlerdir. Çünkü ulus devletler genelde homojen bir kimlik isterler. Azınlıkların eritilmesini isterler. Fransa'da da, İtalya'da da Türkiye'de de bunu görmek mümkün. Bu durum Sanayi İnkılabı'yla veya kapitalizmle başlamamıştır. Hala devam ediyor bu tür politikalar. Ulus devlet anlayışında daima ötekilerini asimile etmek söz konusu olmuştur.” dedi.

Panelde söz alan Tarihçi-Yazar Sadık Müfit Bilge ise Çerkeslerin 14. ve 15. yüzyıldaki tarihinden bahsederek, Osmanlı Devleti ile Çerkeslerin siyasi ve kültürel ilişkilerine değindi. Panelde Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun ve Kafkasya Forumu'ndan Kuban Kural da birer konuşma yaptı. Panel öğrencilerin  katılımcılara yönelttiği soru cevap kısmından sonra sona erdi.

27 Mayıs 2014 Salı

Siber güvenlik konferası'nda sanal tehditler anlatıldı



En ilgi çekici ve en büyük bilgi güvenliği konferansı olma özelliği taşıyan Siber Güvenlik Konferansı, Siber Güvenlik Derneği tarafından  Şişli Harbiye Askeri Müzesi’nde bu yıl ikincisi gerçekleşti.
Konferansa bilişim alanında tanınmış Halil Öztürkci, Oğuz Pastırmacı, İbrahim Baliç, Oğuzhan Topgül, Uzman Araştırmacı Yakup Korkmaz gibi isimler konuşmacı olarak katılıp birer sunum yaptılar.
Siber Güvenlik Konferansı Türkiye’deki ulusal siber güvenlik alanında çalışan profesyonelleri, bilgi güvenliği çalışanlarını, akademisyenleri, bilişim hukukçularını, kamu ve özel sektörü bir araya getirerek siber güvenliğe yönelik çözümleri katılımcılar tarafından  masaya yatırıldı.

Ana temanın “Sanal Dünya, Gerçek Tehditler” olduğu konferansta siber güvenlik, siber savunma stratejileri, siber casus yetiştirme politikaları, siber suçlar, siber savaşlar ve bu alana yönelik olarak diğer ülkelerin yaklaşımları, sib, siber güvenlik kavramının bireysel, kurumsal ve ulusal güvenlik açısından önemi konuşuldu. 2013 yılında dünyaya damgasını vuran ve önemini daha çok hissettiren siber güvenlik, siber casus yetiştirme politikaları, siber savaşlar ve siber suçlar panelistler tarafından masaya yatırıldı.
Uzman Araştırmacı Yakup Korkmaz yapmış olduğu sunumda(“Gelişmiş Siber Tehditler(APT): Genel Bakış”) APT’nin ülkeler ve kurumlar için bir tehlike olduğunu belirterek, APT’nin yaygın olduğu  ülkeler  açısından önemine değindi. 

Başta bilişim sektörü olmak üzere konferansa davet edilenler yapılan sunumlara  yoğun ilgi gösterdi.

Üç aylarda inanç turizmin gözdesi Eyüp Sultan




Kamerî takvimin Recep, Şaban ve Ramazan ayları, İslam coğrafyasında kutlu zaman dilimi olarak değerlendiriliyor. Müslümanların manevi olarak değerlendirdiği bu aylarda inanç turizmin de gelişmesine vesile oluyor. Türkiye’de inanç turizmin gözde mekânlarından İstanbul’daki Eyüp Sultan Camii, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline geldi. Sahabeyi ikram efendilerimizden Ebu Eyyûb El-ensarî Hazretleri’nin kabrinin de bulunduğu Eyüp Camii, manevi atmosferiyle gelen ziyaretçileri etkiliyor. Sabah namazlarında camiinin avlusu dolup taşarken, gün içerisinde kutsal mekanların ziyaretçilerinin normal aylara göre daha fazla olduğu söyleniyor. 
 
Üç aylar, mü’minlerin hayatındaki  dikkat etmeleri gereken en önemli manevî mevsimlerdir. Zira bu mevsim, Allah Rasulü’nün (sas) hayatında çok önemliydi. Bu faziletli vakitler, yıl içerisinde eksilen maneviyatı artırmak için de bir fırsat. Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uyma sürecini ifade eden 3 aylar boyunca, O’nun (cc) rızası için verilen sadakalar, kılınan nafile namazlar, tutulan oruçlar bir Müslüman için en büyük hazinedir. Bu mübarek ayları iyi değerlendirmek isteyen insanlar daha fazla ibadet etmek için özellikle camileri tercih ediyor.
Regaip, Berat, Kadir ve Miraç gibi mübarek geceleri de içinde barındıran üç aylarda Müslümanlar İstanbul’daki  Hırka-i Şerif, Sümbülefendi, Eyüpsultan,Süleymaniye gibi camiler kandil gecelerinde en fazla ziyaret edilen arasında yer alır.

 Bu mekanların  başında akla ilk gelen de şüphesiz Eyüp Sultan Cami’dir. Dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen turistlerin yanı sıra Türkiye’nin bir çok şehrinden gelen vatandaşlar, Efendimiz ’in manevi iklimini buralara adeta nakşetmiş durumda. Sahabe efendilerimizden Eyüb El-ensari Hazretlerinin türbesinin de bulunduğu  Eyüp Camii ve çevresini tıklım tıklım dolduruyor. Ramazan ayında farz olan orucu üç aylarda da sünnet olarak tutan vatandaşlar bir yandan iftar saatini beklerken diğer yandan da vakitlerini dua etmekle geçiriyor.

Feshane’den Eyüp Cami’ne uzanan Haliç kordonunu dolduran, Fas,Mısır,Libya,Cezayir ve Tunus gibi bir çok arap ülkesinden gelenler dikkat çekerken, Bosna Hersek, Arnavutluk ve Kosova gibi Balkan ülkelerinden  Boşnakların yoğunluğu da gözlerden kaçmıyor.

Onlardan birisi de Bosna Hersek’ten İstanbul’a tatile gelen Edis Besiç ve eşi Ezma Besiç. Edis Besiç özellikle hafta sonları tıklım tıklım dolan Eyüp’teki kalabalığın bayram havası oluşturduğunu söylerken,” Burada manevi bir ortam var, anlatmakta güçlük çekiyorum, ne zaman gelsem buraya çok mutlu oluyorum, insanlar çok sıcak, birbirlerine yardımcı oluyorlar, pide ve lahmacunlar çok güzel.” şeklinde memnuniyetini ifade ediyor. Ezma Besiç ise Türkiye’yi sevdiğini ve buradaki huzur ortamının tarif edilemez olduğunun altını çiziyor.

Suriye’deki savaş yüzünden Türkiye’ye ailesiyle birlikte gelen Ahmed Silo, Eyüp Sultan’da üç ayların atmosferinden etkilendiğini belirtti. Silo, özellikle bu aylarda daha fazla Kuran-ı Kerim okuduğunu ve vaktinin çocuğunu camide ibadet etmekle geçirdiğine değinip,”Burada hepimiz kardeşiz, huzurlu bir ortam, kimse sana karışmıyor, kimliğimi soran da yok. Ailemle Eyüp’te yaşamaktan mutluyuz.” şeklinde konuştu.İlçe sakinleri de özellikle hafta sonları Eyüp Sultan ve çevresinin insanlarla dolup taşıdığını ve bunu bereket olarak gördüklerini dile getiriyor.
Üç aylarda zaman uhrevî renklerle tüllenir

Fethullah Gülen Hocaefendi, bu kutlu zaman dilimlerini şu şekilde anlatıyor: “Bu aylarda gönül dünyalarına yönelen insanlar, iman ve iz’anlarından fışkıran ışıklarla eşyanın perde arkasını süze süze, duygularıyla, içinde ebedî bir ömür sürecekleri firdevslere uyanmış ve ulaşmış gibi olurlar. Onlar için bu aylardaki günler, geceler, hatta saatler ve dakikalar âdeta bir başka büyüyle gelir-geçer; gelip geçerken de derecesine göre herkese mutlaka bir şeyler fısıldar. Bu aylarda zaman hep uhrevî renklerle tüllenir.”

23 Mayıs 2014 Cuma

Orhan Gencebay: Duygu ve düşünce özgür olmazsa ileriye gidemeyiz



Arabesk müzik Türkiye’de ilk örneklerini vermeye başladıktan günümüze kadar geçen süreçte, çeşitli tartışmaların da odağında oldu. Türkiye modernleşmenin bir hikayesi olarak da okunabilecek olan Arabesk müzik, bazı çevreler tarafından eleştirilse de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Meral Özbek’in deyimiyle “Popüler bir kimlik örneği” haline geldi.

İstanbul Şehir Üniversitesi Batı Kampüsü’nde üniversitenin Sosyoloji Dükkanı Kulübü tarafından “Orhan Gencebay ile Arabesk” isminde bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma, Uğur Küçükkaplan, Ali Ergur, Elif Halverson, Ali Tekintüre, Vural Şahin gibi alanında uzman akademisyen ve yazarların yanı sıra Ünlü Arabesk Ses Sanatçısı Orhan Gencebay da konuşmacı olarak katıldı. 

İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Kentel ve Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Meral Özbek rehberliğinde düzenlenen sempozyumda  “Arabesk” sosyoloji ve müzikoloji ekseninde masaya yatırıldı. 

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi  Prof. Dr. Ali Ergur yaptığı sunumda, Arabesk müziğin  tarihine değinerek 17. Yy’de Arabesk müziğin ortaya çıktığını ve modernleşmeyle beraber atom parçaları gibi dağılarak farklı müzik türlerine ayrıldığını belirtti. Ergur, arabesk müziğin Türkiye’de 1960’lı yılların başlarında kendini gösterdiğini ve daha çok kentlerdeki insanların dinlediğini ifade etti. Ergur,” Arabesk, zamanla popüler bir müzik anlayışı haline geldi. Köy müziği ve kent müziği anlamsal olarak farklıdır. Arabeskin doğasında birliktelik vardır.” Şeklinde açıklamalarda bulunurken,  aynı oturumdaki diğer konuşmacılardan Yazar Uğur Küçükkaplan da Ayrıntı Yayınları’ndan çıkmış olan “Arabesk” hakkında  bilgiler verdi.  Sempozyumun diğer oturumlarında; Ali Tekintüre, Vural Şahin ve Elif Halverson da birer konuşma yaptı.

İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencilerinin tıklım tıklım doldurduğu konferansa gelen Orhan Gencebay, öğrencilerle anılarını paylaştı. Gencebay, Arabesk, kelimesinin “Arap Etkinliği” manasına geldiğini vurgulayarak,” Arabesk kelimesinin kökeni İslamiyet’ten öncesine dayanıyor.  Mısır’dan geliyor Arabesk sözcüğü. Türkiye’de ise 1960’larda arabesk müzik denilmeye başlanıldı ama 1930’lu yıllarda da vardı ama yeterince bilinmiyordu.” dedi. 

Üniversitenin öğrencileri tarafından yoğun sevgi gösterisi altında konuşmasını sürdüren Gencebay, düşünce ve duygunun özgür olması gerektiğine dikkat çekerek aksı halde ileriye gidemeyeceğimizi savundu.
 Öğrencilerin “Hala batsın bu dünya diyor musunuz ?” şeklindeki sorusuna ise Orhan Gencebay, “Dünya daha temiz, daha iyi olmayıncaya kadar evet diyorum.” Cevabını verdi. 

Gencebay, Aşık Veysel’den 8.9 yaşlarındayken etkilendiğini ve ondan şey öğrendiğini söylerek konuşmasına son verdi.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Passolig iptal ama e-bilet devam ediyor





Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Eski Disiplin Kurulu Üyesi ve spor hukukçusu Avukat Remzi Kazmaz, tüketici mahkemesinin Passolig uygulamasını iptal ettiğini ancak E-bilet’in devam ettiğini söyledi.
Passolig ile E-bilet’in birbirine karıştırıldığını belirten Av. Remzi Kazmaz, yaptığı açıklamada, elektronik biletin  sporda şiddeti önlemek amacıyla 6222 sayılı yasayla düzenlendiğini belirtti. Passolig’in tüketici haklarına aykırı olduğu için tüketici mahkemesince yürütmenin durdurulduğunu hatırlatan Kazmaz, e-biletle ilgili yönetmeliğinin iptali için Danıştay’da dava açılması gerektiğini söyledi. 

E-biletin neden sadece futbol seyircisine yönelik uygulandığını anlayamadıklarını vurgulayan Avukat Kazmaz, “TFF sınıfta kalmıştır. Gençlik ve Spor Bakanı ile Spor Genel Müdürü bu yasa uygulamasından sorumludur. Adalet ve İçişleri Bakanı da bu sorumluluğa ortaktır. Ama asıl sorumluluk TFF’dedir. E-bilet uygulamasında şaibeleri derhal ortadan kaldıracak kesin hüküm 15 Mayıs’ta oluşacaktır. Bu karardan sonra TFF’nin alacağı tavır kamuoyunda dikkatle beklenmektedir. En doğru yol kamuoyunda oluşan tepkinin ortadan kalkması için Passolig olayının Kulüpler Birliği tarafından hayata geçirilmesidir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Devletin desteğiyle TFF ve Kulüpler  Birliği’nin el ele vererek uygulayacakları bu değişikliğin Türk Sporu’na büyük destek sağlayacağını savunan Kazmaz sözlerini şöyle sürdürdü,” Aksi durumda, bu işi mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen uygulamayı sürdüren kulüp yöneticileri, güvenlik görevlileri, kartın satışına devam eden yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunma durumu ortaya çıkmış olacak.”
Avukat Remzi Kazmaz, e-bilet konusunda da her türlü hukuki desteğe hazır olduğunu sözlerine ekledi.