7 Eylül 2016 Çarşamba

Submarino: Bozuk düzende hüzün kaçınılmaz

Kışın karlı havasında çekilen filmin her bir parçasında ayrı bir soğukluk var. Yönetmen Submarino'da seyirciyi hüznü boğarken, arka planda hissedilen bir mutluluğu da hissettirmeyi ihmal etmiyor. Filmde kullanılan renkler bile soluk. 

Dogma 95 sinema akımının kurucularından Thomas Vinterberg, diğer filmlerinde olduğu gibi bizi Submarino ile yine Danimarka'nın aile yapısı ve sorunları, kişiler arasındaki iletişimsizlik ve duyarsızlık, soğukluk gibi önemli konularla baş başa bırakıyor, bırakmasına da Dogma 95'i hatırlamadan filme geçmeyelim:

Usta yönetmen Lars Von Trier önderliğinde Thomas Vinterberg,Kristian Levring ve Saren Kragh Jacobsen tarafından 1995 yılında başlatılan avangart film akımıdır. Auteur'ı ortadan kaldırmak amacıyla Kopenhag'ta hazırlanan bu manifestoda sinema yönetmenlerinin uyması gereken kuralları, yöntemleri, teknikleri madde madde belirtmiştir. Buna göre çekimler stüdyo dışında yapılmalıdır. Filmler renkli olmalıdır. Film formatı 35 mm olmalıdır. Film çekildiği yerde ve günümüzü anlatmalıdır. Yani güncel konuları işlemelidir. Tür filmi olmamalı. Çekilen filmde silah, top, tank olmamalı yani aksiyon olmamalı. Bu kurallar için edilen bir de iffet yemini var: (http://www.dogme95.dk/the-vow-of-chastity/)

Şimdiye kadar 100'den fazla film Dogma 95 akımına uygun çekildi ki bunlar arasında Dört Sıvı:Kan, Femme ve Türev gibi Türk filmleri de bulunuyor.

İlk paragrafa dönecek olursak, film buruk bir hikaye ile başlıyor. Alkolik bir anne ile iki kardeşin sefil hayatını görüyoruz. Ortalıkta kalan bir de bebek var. Bu trajik sekanstan sonra alkol, uyuşturucu ve kötü talih kardeşlerin yakasını bırakmaz. Ayrı dünyaların insanları olan Nick(Jakob Cedergren) ve Lillebror( Mads Broe Andersen) kardeşler birbirinden habersiz yaşamını sürdürmektedirler. Nick kız arkadaşından ayrılmış, alkolün parasını zar zor temin edebilmektedir. Her ne kadar kardeşini görmek istese de başarılı olamıyor ta ki annelerinin ölüm gününde buluşuncaya kadar. Lillebror'un ise bir çocuğu olmuş eşini ise trafik kazasında kaybetmiştir. Buluştukları gün Nick kardeşine annelerinden büyük bir mirasın kaldığını ve kendisinin bunu istemediğini söyler. Oğluna yemek bile bulamayan kardeş Lillebror ise uyuşturucu bağımlısı olmuş, açlıktan hırsızlık yapan bir karaktere bürünmüştür. Oğluna bakmaktan aciz baba polislere yakalandıktan sonra hapise düşer ve oğlu Martin dışarıda yalnız kalır. Nick çocuğu yanına alır ve kiliseye gider. Burada yönetmen inancı ve vicdanı da sorguluyor. Küçüklükte geçirdikleri travmaları atlamayan kardeşler halen de psikolojik olarak iyileşememişlerdir.  Normal hayatlarına bir türlü tutunamayan kardeşler, her tür zor yaşam şartını görüyorlar.

1- Filmdeki karakterlerin yüzleri asık, gülme sahnesi çok az
2- Thomas Vinderberg'in bu güzel filmi 2010 yılında Berlin Film Festivali'nde adaydı. Ancak Altın Ayı'yı Semih Kaplanoğlu'nun Bal filmine kaptırdı.
3- Filmin bazı sahnelerinde Dardenne Kardeşler'in havası var.
4 - Submarino, Jonas T. Bengtsson'un aynı adlı romanından sinemaya uyarlandı. Senaryosunu da sevilen Danimarkalı yönetmen Tobias Lindholn yazdı. 

5- Drama seferler için izlenmesi gereken bir film: Puanım 9/10