1 Ekim 2016 Cumartesi

Yukarıdaki Çocuk: Modern hayatta yalnızlık



             Avrupa Sineması'nın kanayan yarası parçalanmış aile sendromu Winterdieb'te de(Yukarıdaki Çocuk) karşımıza çıkıyor. Realizm akımının kuvvetli etkilerinin görüldüğü Ursula Meier'in bu ikinci uzun matrajlı filminde küçük başrol oyuncusunun anne babası boşanmış; babanın kim olduğu, annesinin ise ne zaman ve ne yaptığı belli değil. Böyle bir ortamda büyüyen Simon, sevgi ve mutluluk gibi kelimelere, sarılamadığı anne ve babası kadar hasret duyuyor.

Home filmiyle büyük bir kitle tarafından beğeni toplayan Ursula Meier, Winderdieb(L'enfant d'en haut) ile izleyiciyi bu kez İsviçre'nin lüks bir kayak merkezine götürüyor. 12 yaşındaki Simon burada kayak yapmaya gelen turistlerin eşyalarını çalarak geçinmektedir. Hırsızlık esnasında bir çok defa yakalanıp bunun bedelini ödese de bu huyuna devam etmektedir. Simon'un bir de işsiz ve kendisi gibi mutsuz bir ablası var:Louise.

Abla kardeş kayak merkezinin sanayi kısmında baraka bir evde yaşamını sürdürürken Simon restaurantta mevsimlik işçi olarak çalışan bir İngiliz ile haddinden büyük bir anlaşma yapar. buna göre daha önce çaldıkları eşyaları ucuz fiyata mahalle çocuklarına değil de artık yürüttüğü  kay kayları buna satacaktı. Bu durum zamanla ablası ile arasının bozulmasına neden olsa da paraya muhtaç olması Simon ile iletişimi koparmayacaktır. Yaşamın zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalan ikili ilerleyen dakikalarda seyirciyi şaşırtıyor. Louise'nin sevgilisine kardeşim diye tanıttığı Simon birden Louise'nin annesi olduğunu itiraf ediyor. Bu yüzden Louise'nin sevgilisi ondan ayrılıyor.

Dünyaya babasız olarak gelen Simon, annesinin vurdumduymaz tavırlarıyla adeta çocuk yaşında tek başına yaşamla boğuşmaktadır. Sevgiden, aileden, mutluluktan nasibini alamayan Simon büyük bir acı çekerken küçük bir odada tek başına yatmaktadır. Sevgiye ve şefkate aç olan Simon bu eksiğini bir nevi gidermek için parasını devreye sokar. Bir sahnede annesine 180 İsviçre Frank'ı karşılığında annesinin kucağında yatmak ister. Fakat annesi parayı az bulur. Küçük oğlunun yoğun ısrarlarına dayanamayan anne oğlunu yatağına alır. Doğru dürüst oğluna sarılmayan annenin burada evladını istem dışı doğurduğunu da öğreniyoruz. Fakat küçük Simon annesine biriktirdiği paralarla üşümemesi için bir ceket, topladığı franklarla kot bir pantolon alır. Sıcak yemeğin pişmediği eve bir fırın temin eder.

Mahmut Tuncer abinin Yeşilçam filmlerinde dediği gibi, 'Çocuğun yüzü gülmüyor' 

Avrupa Sineması'nın kanayan yarası parçalanmış aile sendromu burada da karşımıza çıkıyor. Çocuğun anne babası boşanmış, babanın kim olduğu, annenin ise ne zaman ve ne yaptığı belli değil, Böyle bir ortamda büyüyen Simon, sevgi ve mutluluk gibi kelimelere sarılamadığı anne babası kadar hasret duyuyor. Mahmut Tuncer abinin yeşilçam filmlerinde dediği gibi, 'Çocuğun yüzü gülmüyor'  Ve ilginçtir babasızlık duygusunu hayatında tadamayan Simon film boyunca babasını sorgulamamaktadır.  'Annen baban ne iş yapar, kimdir' diye sordukları zaman da yalan söyler. Kime kayak yaparlarken öldü, kimine araba kazası kimine de anne babasının zengin olduğunu ifade eder. İsviçre Alpleri'nde tanıştığı Kristin (Gillian Anderson) ile adının Julien, babasının ve annesinin çok meşgul oldukları için kayağı tek başına yaptığını söyler. Kristin ilerleyen dakikalarda düzensiz hayatına son veren Lousie'nin patronun eşi çıkar. Hizmetçi olarak çalışan Louise yanına Simon'u alır. Kötü huyundan vazgeçmeyen Simon kayak merkezinde eşyalarını çaldığı zenginin evinde de saatini çalar. İkisi de işten kovulur. Hayattan bezmiş Louise ile Simon  arasında bu hırsızlık vakası ve işsizlik yüzünden yeni bir kavga başlar. Perişan hayatına geri dönen Louise oğlu Simon'u neden doğurduğunu tekrar kendine sorar.

Filmin sonlarına doğru Alplerdeki bir  restaurantta Simon çalışmak ister. Patron onu tanıdığı için kapıyı gösterir. Simon bunun üzerine geceyi dağda geçirir. Ertesi gün teleferikte iken karşı teleferikten gelen annesini görür. Buradaki bakışlar filmin özetidir adeta.


Notlar:
1- Dardenne Kardeşler'in etkilerinin bariz bir şekilde görüldüğü(özellikle Bisikletli Çocuk) bu film arka planda müthiş bir manzara sunuyor.
2-  Sister(L'enfant d'en haut) içten samimi senaryosu ile genç yönetmen Ursula Meier'e 2012 yılında Berlin Festivali'nde Gümüş Ayı-Özel ödülünü kazandırmış. Yine aynı sene İsviçre'nin Oscar Ödülleri için En iyi yabancı dilde film için aday olmuş.
3- Filmin arka fon müzikleri yetersiz, Film genel olarak akıcı değil ama başta diyaloglar olmak üzere senaryo etkileyici.
4- Oyuncu kadrosu mütevazı olmasına rağmen performansları çok başarılı
5- Puanım 8/10









Hiç yorum yok: