28 Nisan 2009 Salı

İnternet, Demokrasi ve Kamusal Alan

İnternet


İnternet, dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan bir elektronik iletişim ağı.TDK, İnternet sözcüğüne karşılık olarak Genel Ağ'ı önermiştir .Oktay Sinanoğlu, Örütbağ adını önermiştir. İnternet yerine zaman zaman sadece Net sözcüğü de kullanılır.
İnternet, çok protokollü bir ağ olup birbirine bağlı bilgisayar ağlarının tümü olarak da tanımlanabilir. Binlerce akademik, ticari, devlet, ve serbest bilgisayar ağlarının birbirine bağlanmasıyla oluşmuştur. Bilgisayarlar arasında bilgi çeşitli protokollere göre paketler halinde transfer edilir. İnternet üzerinde elektronik posta ve birbirine bağlı sayfalar gibi çok çeşitli bilgiler ve hizmetler vardır. İnternet üzerinden oyunlar da oynanabilir.
Radyo ve televizyon İnternet'in bulunuşundan 50 milyon kullanıcıya ulaşmak için geçen süre incelendiğinde; radyo için 38 yıl, televizyon için 13 yıl iken, İnternet için sadece 5 yıldır.
İnternet Türkiye'ye 1994 yılında gelmiştir ve geldikten sonra Türkiye'de kullanımı yaygınlaşmıştır.


Demokrasi

Demokrasi halkın yönetimi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen siyasi yönetim biçimi. Genel olarak, temsil, çoğunluğun yönetimi, partiler arası karşıtlık ve yarışma, alternatif hükümet şansı, kontrol, azınlık haklarına saygı gibi temel kavram ve düşüncelerle belirlenen politik sistem. Genel ifadesini, yöneticilerin yönetilenler tarafından seçilmesi düşüncesinde, yönetimle halk arasındaki ilişkilerin niteliğinde, yurttaşlar arasında ekonomik bakımdan büyük farklılıkların olmaması gerektiği görüşünde bulan, bireylerin doğuştan getirilen, sonradan sağlanan, ırk ya da mezhebe dayalı ayrıcalıkları olmaması gerektiğini savunan, kısacası bir eşitlik fikri, yani toplumdaki iktidar sisteminin, insanlar arasındaki farklılıklara göre değil de, benzerliklere dayanması gerektiği tezi üzerine yükselen yönetim tarzı. Kısaca demokrasi eşitlik ilkesine dayalı yaşam biçimi


Kamusal Alan

“Kamusal alan” kavramıyla kendi içinde bir anlamda kamuoyuna benzer bir alanın oluşturabileceği, toplumsal yaşamımızın bir parçasını tanımlıyoruz. Kamusal alanın en önemli niteliği tüm vatandaşlara açık olmasıdır. Kamusal alanın bir bölümü, özel vatandaşların birbirleriyle bir kamu organı yarattıkları her türlü iletişim sayesinde yaratılır. Buna göre, kamusal alan içinde bireyler ne özel alanın üyeleri olan işadamı/işkadını ya da profesyoneller gibi, ne de devlet bürokrasisinin yasal yaptırımlarına maruz kalan anayasal düzenin üyeleri gibi davranabilirler.
Vatandaş olarak tanımladığımız bireylerin ancak ve ancak toplumsal çevrelerinde herhangi bir sınırlama olmaksızın -diğer bir deyişle, kendi düşüncelerini özgürce açıklayıp yayımlama hakkı ve özerk grup örgütlenmeleri kurma hakkının garantisi altında- hemen herkesi ilgilendiren sorunlar hakkında birbirleriyle etkileşimde bulunabildiklerinde bir kamusal alan olarak davranabilmeleri kuşkusuz olası. Büyük bir kamusal alan göz önüne alındığında, bu tür bir iletişim için bilginin iletilmesini sağlayarak ve alıcıları ya da bireyleri etkileyecek özel araçlar gerekir.
Günümüzde kamusal alan içinde bu türden bir iletişimi sağlayan medya, gazeteler-magazinler, radyo-televizyondan oluşmakta. Buna karşılık, edebi alanın tersine, kamusal alandan bahsettiğimizde, kamuoyunda tartışılan konunun bir şekilde devletle ilgili olması düşüncesi akla gelmekte.2 Her ne kadar devlet otoritesi siyasal kamu alanında icra etmekten (execute) sorumlu olsa da, bu alanın bir parçası değildir.


Devlet otoritesi, genellikle, “kamu” otoritesi olarak kabul edilir; devletin vatandaşların refahını sağlama sorumluluğu kamusal alanın bu işlevinden kaynaklanır. Sadece siyasal kontrolün icra edilmesi gözle görülür bir şekilde her vatandaşın kendisini bilgilendirecek araçlara sahip olabilmesini gerektiren demokratik talebe yenik düştüğünde, kamusal alan yasal organlar aracılığı ile hükümeti kurumsal yollarla etkileme şansına sahip olur. Kamuoyu deyimi, bu bağlamda, kontrol ve eleştiriye tekabül eder. Söz konusu kontrol ve eleştiri, devlet biçiminde örgütlenmiş egemen bir yapı aracılığı ile vatandaşların oluşturduğu bir kamu organı tarafından informel bir şekilde -ve seçimler yoluyla, formel bir şekilde- uygulanır. Bu türden uygulamaların kamuya açık olmalarını gerektiren yasal düzenlemeler de kamusal alanın bu işleviyle ilgilidir.




İnternet ve Demokrasi


İnternet, bir büyük kütüphane, iletişim, ticaret, eğitim, çalışma, eğlence ortamı olmanın ötesinde bir teknolojidir. Değişimin, özellikle bilimsel ve teknolojik gelişimin etmeni, taşıyıcısı, habercisi olduğu "Enfarmasyon Toplumu"nun bir ön modeli durumundadır.
Bu yeni teknoloji toplum ve dünyanın temel sorunlarını çözmeyi sağlayabilecek mi ? İnternet, demokrasiyi, en gelişmiş demokrasi sayılan ``tam demokrasi'yi sağlayabilecek mi ?

Teknolojinin kendiliğinden sosyal ve politik sorunları çözeceğini kabul etmek safdillik olur. Teknoloji bu anlamda yansızdır; o sorunların çözümü için olanaklar, yöntemler ortaya çıkartabilir. Teknolojiyi toplum ve dünyanın yararına kullanmak, bunun için teknolojik gelişmeleri takip etmek, ısrarcı bir şekilde uygulamak, uyarlamak, hayata geçirmek toplumdaki karar vericilerin, entellektüel güçlerin, siyasal mekanizmaların sorunu ve sorumluluğudur.

Gelişen iletişim teknolojileri ve özellikle İnternet, pek çok demokrasi aşığına, ``doğrudan demokrasi'' umudu verdi. Burada kastedilen yurttaşların, önemli konularda seçilmiş temsilciler yerine doğrudan karar verebilmesiydi; pek çok kişinin kafasında çok hızla gerçekleştirilen referandum vardı. Dünya üzerinde, Nova Scotia-Kanada, Oregon, Texas - ABD, v.b. pek çok yerde telefon, mektup, e-posta ile çeşitli boyutlarda oylama, eğilim belirleme deneyleri yapılmaktadır.

Türkiye'de 1996 ve 1997 yıllarında bu konuda bir heyecan yaşandı. 1997'de Bilişim basını öncülüğünde, yazılım ve donanım üreticileri ``elektronik seçim'' konusunda bir arayış yaşandı. 30 Kasim 1997 yapılan nüfus tespit ve seçmen yazılımı tam bu döneme rastladı.

Bilişim basını ve Bilişim örgütleri 30 Kasım 1997 sayımını ``son ev hapsi'' olarak nitelendirdi. Bu sayımda toplanılan verilen DIE, YSK ve MERNIS tarafından ortak kullanılması arzusu, hayata geçmeye hazırmış gibi algılandı. Kanımca, Türkiye kamu bilişimi böyle kapsamlı bir projeyi hayata geçirecek kaynaklara, insan gücü ve birikime sahip değil. Ülkenin iletişim alt yapısı ve yetişmiş insan gücü henüz hazır değil. Ayrıca, böyle bir proje ülkedeki genel dengeler ve fayda/maliyet analizi açısından uygun değil. Fakat daha da önemlisi yasalar ve devletin vatandaşa bakış açısı böyle bir uygulamaya (sayımın vatandaşın evinde kapalı kalmadığı), hazır değil. Bunu değiştirmek içinde hiç bir çaba gözükmüyor.

İnternetin getirdiği olanaklar, bilgilenme, tartışma, çözüm oluşturma, görüş bildirme boyutlarıyla, hızlı, zahmetsiz, ucuz ve yaygın olarak hayata geçme şansına sahiptir.

Habermas, Kamusal Alan ve Demokrasi:
Eleştirel Müdahale


Jürgen Habermas’ın oldukça zengin ve etkileyici kitabı “Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü” çeşitli disiplinlere büyük etkiler yaptı. Ayrıca liberal demokrasi, sivil toplum, kamu yaşamı, 20. yüzyıldaki sosyal değişimler ve diğer konular arasında detaylı eleştiriler ve üretken tartışmalara da neden oldu. 20. yüzyılın ikinci yarısında çok az kitap böyle ciddi bir şekilde farklı alanlar tarafından tartışıldı. Kitap 1962 yılındaki ilk yayınlanmasından 40 yıl sonra bile görünürde verimli tartışmalar meydana getirdi. Habermas’ın düşüncesi büyük kitabının yayınlanmasından sonra can alıcı felsefi bükülmeler ve dönüşlerle yol alırken, 1990’larda Yapısal Dönüşüm isimli çalışması detaylı tartışmalarla kamusal alan ve demokratik teoriler konularıyla anıtsal çalışması olan Gerçekler ve Normlar Arasında’yı yarattı. Bu nedenle kamusal alan ve gerçek demokrasinin gerekli şartları Habermas’ın çalışmasının ana teması saygıyı hak eden eleştirel araştırma olarak görülebilir.
Bu çalışmada önce Habermas’ın kamusal alan kavramını ve onun yapısal dönüşümünü Onun erken yazılarıyla açıklayarak benzer konuları yapısal dönüşümü ve dilsel değişimi 1990’lı yıllardaki çalışmalarında nasıl ele aldığını anlatacağım. Çeşitli eleştirilerden başlayarak ve kendiminkileri de ekleyerek kamusal alan fikrini tartışmalı olarak zaman içinde geliştirmeye gayret edeceğim. Bu nedenle, çalışmam Habermas’ın sorunsal demokratik siyaseti ve sosyal- kültürel yaşamı günümüze taşımayı amaçlamaktadır. Maksimum kamu katılımıyla gerçekleşecek kamusal alan konsepti ve katılımcı demokrasiyi sağlayan geçerli konjonktürün anahtar konuları çalışmamın sınırlarını belirleyecektir.
Frankfurt Okulundaki Habermas: Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümünün Kaynağı ve Başlangıcı:
Kamusal alanın yapısal dönüşümünün tarihi ve ilk başlangıcındaki tartışmalar Habermas’ın Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’ndeki çalışmalarıyla anlaşılabilir. Almanya Frankfurt’ta 1950’lerde Horkheimer ve Adorno ile birlikte çalışmaya başlamasından sonra Habermas, aydınlanma çağındaki yeni kamusal alanı Amerikan, Fransız devrimlerinin neden olduğu politik tartışmaları sorgulamaya başladı.

Habermas’ın Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’ndeki ilk çalışmaları siyasal düşünceler ve öğrenci potansiyelleri üzerine yoğunlaşmıştır. 1961 yılında yayınlanan Student und Politik denemesinde, Habermas ve enstitünün ampirik kökenli iki üyesi “Frankfurt öğrencilerinin siyasal bilinçlerinin sosyolojik sorgulamasını” yaptılar. Çalışma, enstitünün daha önceleri yapılan Gruppenexperiment çalışmasına benzer bir çalışmaydı. Bu çalışma Alman toplumunun 2. Dünya Savaşı sonrası demokratik ve anti-demokratik potansiyelini ortaya çıkarmayı amaçlamıştı. (Pollock 1955) Yapılan araştırmanın sonucunda Alman işçi sınıfı ve 2. Dünya Savaşı öncesi yüksek oranda siyasal duygusallık ve otoriter-tutucu eğilimler açığa çıkmıştır (Fromm 1989). Araştırmalar Alman öğrencilerin çok düşük oranda (% 4) gerçek demokratik olmalarına karşın, % 6 oranında da katı otoriter olduklarını ortaya koymuştur. Yine benzer olarak sadece % 9’unun kesin demokratik potansiyelinin olduğu, % 16’sında kesin otoriter potansiyelin olduğu görülmüştür (Habermas, et. al, 1961: 234). Bütün duyumsamazlığa ve karşıt görüş ve tutumlara rağmen büyük çoğunluğun demokratik yönelimden çok otoriter yönetime meyilli olduğu saptanmıştır. Habermas “Siyasal Katılımın Konsepti” isimli çalışmasının başlangıcında otantik demokratik ve siyasal katılımın öğrenci tutum, görüş ve davranışlarını ölçmede standart olarak kullanıldığını yazmıştır. Daha sonraki kamusal alan çalışmalarında yaptığı gibi, Habermas demokrasinin çeşitli kavramlarını Yunan demokrasilerinden başlayarak burjuva demokrasilerine ve refah devlet kapitalizmine kadar uzanan sürece kısaca göz atmıştır.


Kaynakça:


Jürgen Habermas,Arsev Bektaş: Kamuoyu ve Demokrasi,
wikipedia.com, Bilkent Üniversitesi Mustafa Akgül, Ödevimtr.com


Hiç yorum yok: