Yazı işlerini
Hüseyin Karaca, editörlüklerini ise şiirde
Yahya Kurtkaya, öyküde
Ali Işık, düzyazıda
M. Baki Efe ve tercümede
Bünyamin Kasap’ın yürüttüğü Melâmet dergisi, ilk sayısında
derginin kadrosunu oluşturan bu isimlerin gerçekleştirdiği bir açık
oturum çerçevesinde şekillenen dikkat çekici bir dosya ile yayın
hayatına başladı. Kapakta, “İşin aslı nedir?” diye anons edilen
ve avamilik üzerinde durulan dosyada,
Celâl Fedai, Enver Gülşen, Enes Talha Tüfekçi, Abdurrahman Badeci, Halil İbrahim Doğan ve
Ekrem Aslan’ın yazıları yanında;
Clement Greenberg, T.S. Eliot ve Oktavia Paz’dan tercümeler de yer alıyor. Özellikle, “Melâmet
Konuşmaları” başlığıyla verilen açıkoturum, sadece dosya
konusunu değil derginin çıkış amacını ve Melâmet’in ‘işin aslı’na dair
nasıl bir bakışa sahip olduğunu anlamamız açısından önemli ip uçları
barındırıyor.
Derginin, içeriği itibariyle dosya kapsamında değerlendirilebilecek söyleşisi ise
Feridun Yılmaz ile yapılmış. M. Baki Efe’nin yaptığı söyleşide Yılmaz, “Küfür hakikati örtmek ise, evet kültür modern dünyanın en temelli küfrüdür.”
diyor.
Melâmet’in ilk sayısındaki şairler;
Mustafa Baki Efe, Hüseyin Karaca, Yavuz Altınışık, Serdar Kacır, Rıdvan
Ünal, Emrah Yolcu, Murat Saldıray, Emrah Tahiroğlu, Meryem Coşkunca,
Hıdır Toroman, Abdurrahman Şenel, Celâl Fedai, Yahya Kurtkaya, Metin
Erol, Veysel Karani Tur, Zafer Zorlu, M. Fatih
Yazıcı, Muharrem Kaplan ve Abdullah Turut… Çeviri şiirler ise
Ezra Pound, Nizar Kabbani, T. S. Eliot ve
Dylan Thomas’tan…
Derginin öykü sayfalarında ise;
Ali Işık, Kübra Sayımlar, Mehmet Akgül, Oğuzhan Dursun ile A. Fatih Uylaş imzaları bulunuyor. Ayrıca,
Hakkı Özdemir’in yazmakta olduğu bir roman tefrikasının birinci bölümü var dergide: Kalenderbey Pasajı…
Melâmet’in ilk sayısında yazılarıyla yer alan diğer isimler şöyle:
Murat Saldıray, Emrah Yolcu, Murat Fatih Yazıcı, Cemil Caca Arslan, Bengül Güngörmez, Özlem Fedai, Arzu Şahin
ve Yahya Kurtkaya.
Son olarak, dergiye neden
Melâmet isminin verildiğine dair, sunuş yazısındaki şu satırları da kayda geçirelim: “Bugünün
düşünce atmosferinde bize en uygun gelen isim, bu isimdir.
Çünkü melâmet, her şeyden once kişinin kendini “kınaması”dır. Buysa,
her tür insanî eyleme geçmenin ilk adımıdır. (…) bizlere, “bu adın
altında kalabileceğimiz” de iyi niyetli bir eleştiri olarak söylendi.
(…) Şişkin egolarıyla nefs dağı yerine popülizmin
tepelerini tırmanmaktansa, dergimize yakıştırdığımız adın altında
kalmayı ve “kınanma”yı tercih ederiz.”
Görünen o ki Melâmet, farklı yollardan aynı dağa tırmanmak için yola düşmüş bir ekibin sesi olacak. Edebiyat dünyamıza
yeni bir nefes ve açılım katacağa benzeyen Melâmet, iki ayda bir buluşacak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder