Emirgan korusunun yanında bulunan alana 2003 yılında onaylanan
planlarla yapılaşma koşulu getirildiğini söyleyen Kahraman, bu yeşil alanların
satışının gündeme getirilmesinin problemli olduğunu kaydetti. Tarihi Emirgan
Korusu’nun bitişinde imara açılmak istenilen alanine kamu mülkiyetinde
bütünleşik bir bölge olduğuna değinen Kahraman, “Satılıp imara açılacak bölge
kamu alanı olan bir bölge. İmar planlarıında bir kısmı park alanı bir
kısmı turizm tesis alanı olarak görünüyor. Çünkü kamu mülkiyetinde alan
kalmamış artık kamusal fonksiyonları ve onları yerleştirebilecek alanlar
bulamazken ve bu alanların satışı gündeme getirilmesi esas problem oluşturuyor.
2003 yılındaki ilanda Sarıyer’e ait geri
görünüm bölgesi olarak görüyor. Burası geri görünüm bölgesi olduğu için de
burada Boğaziçi İmar Kanunu geçerli. Fakat buraya ilişkin özellikle turizm
bölgesi nedeniyle Boğaziçi Kanunu’nda engelliyici bir hüküm yok.” ifadelerini
kullandı Söz konusu alanda sadece turizm imarı yapılmasının uygun olacağının
altını çizen Kahraman, İstanbul’daki kent merkezinde kamusal fonksiyonlara
ayırmış alan eksikliği varken, bu anlamda da temin etmek üzere bu arazileri
kullanmamız gerekirken bunları satışa çıkartılarak yoğunluk artırıcı yani bu
ihtiyaçlara neden olabilecek yapılaşmalara açmamız ve bunu o şekilde satmamız
kamunun kar ettiği anlamına gelmez. Bu nedenle bu satışın
gerçekleştirilmesi kamu yararına uygun olmadığını söylemek lazım. Burada sadece
bir turizm imarı yapılabilir onun dışında her fonksiyon imar planına uygun
olmayacaktır.” dedi
Boğaziçi İmar Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte
boğazdaki yeşil alanların ranta kurban edileceğini belirten İstanbul Çevre
Konseyi ve Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü Başkanı Zafer Murat Çetintaş, ormanlar
ve yeşil arazilerin talan edilmesinden sonra İstanbul’da iklim değişikliği ve
su sıkıntılarının kaçınılmaz bir hal alacağını söyledi. Çetintaş, “Emirgan
Korusu’nun yanında başlayacak yapılaşma ile ciddi bir rant söz konusu. Bir
yandan ormanlar diğer yandan boğazdaki alanlar talan ediliyor. İstanbul’da Boğaziçi de elden gittikten sonra yaşanmaz bir hale
gelecek. Su sıkıntısı olur, asfalttan başka bir şey olmayacağı için iklim
değişikliğine neden olur. Biz bu tür yapılaşmalara ciddi anlamda karşıyız. Bu tür yapılaşmalar durmazsa İstanbul yaşanılabilir bir hal
almaktan çıkar.” dedi. Yeni çıkan Boğaziçi imar kanununun Boğazdaki yeşil dokuya ciddi anlamda zarar
vereceğini işaret eden Çetintaş, “Boğaziçi İmar Kanunu’na göre birinci
köprüye kadar boğaza bakan tüm yeşil alanların yeşil kalma kararı var. Hiç bir yapılaşma olamaz. Ancak bunlar kanunu
değiştirerek Boğaziçi’ni imara açtılar. Ortaköy’den 3. Köprüye kadar
olan bölge boğaziçi imar yasasına göre imara kapalıydı.” şeklinde konuştu.
Her yerin hukuksuz bir şekilde betonlaştırıldığını ifade eden
İstinye Mahallesi sakinlerinden Çetin Bostan, “Yeşil alan her zaman iyidir ama
bu araziyi er geç dolduracaklar. Çünkü bu arazi her açıdan çok değerli arazinin
hafriyatı bile yok burada avanta var maliyet yok. Burası kupon arazi olduğu
için elbet alınacak yani.” Açıklamasında bulundu
Koru mahallesi
sakinlerinden Metin Ay ise 30 yıldır oturduğu mahallesinin betonlaştırılmasına
tepki göstererek şöyle konuştu: “ Şimdi burada görünen yeşil alanların hepsi
satılmış. Burayı da doldurdukları zaman bir tane yeşil alan kalmıyor. Mahalleli
rahatsız biz burada sit alanı olduğu için bir tane çivi çakamıyoruz. Burada
parası olanın gücü her zaman konuşuyor. Bürokrasi, parası olana hizmet ediyor.
Fakir görünümü zengin hizmetkarlar. Ben bunun böyle biliyorum. Fakir edebiyatı
yapıyor ama zengine hizmet ediyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder